16 Mart 2016 Çarşamba

Basılı ve Görsel Medya Kopyacıları


(Otur! Sıfır)
Aslında medya nedir diye çok uzun bir makale yazılabilir. Ama bu benim harcım değil. Her ne kadar şu zamanda elleri kolları bağlı da olsa kendilerini anlatmak yine onların işi olmalı. Mesleklerinin etiğini de bilmem. Ama tahmin edebilirim. Bir esnafın iş ahlakı, bir tüccarın ticaret etiğini nasıl tahmin edebiliyorsak medyanın da etiğini tahmin edebiliriz.
Fikir ve sanat eserlerinin korunması ile alakalı kanunun eksiklerinin olmasından ziyade ülkemizde uygulanamadığı aşikar. En iyi (!) uygulandığı mecra müzik piyasası. Çiğ köftecide çal bakalım bi Tarkan dan şıkıdım.. Gelsinler de 4 sıkım dürümünü soksunlar ağzına.. Yok öyle hem alışveriş yapsınlar hem teoman dinlesinler.. Laaaps diye mağazaya yerleştirmeç.. Mesam lar, Müyap lar..  O da sadece pop müzik için he. Peki neden?
Şöyle izah edeyim; Zamanında bizi fena yoldular.. Kolay para kazanmaya alıştılar.. değirmenin suyu kesilince. A Aaaaaa….
Uzun ama keyifli olacağını düşündüğüm bir hikaye anlatayım..
Cd playerler ilk çıktığında bir müzik seti almıştım. 3 CD li tepsisi, harici bass hoparlörü falan vardı. Çok fiyakalıydı. O zamanlar kulaktan duyuyoruz tabi cd nin hethini. (meth burada övmek manasında. Narkotik bir anlam yükleyenin teyzesi Deniz Seki ye komşu olsun)
“”-Abi CD nin ses kalitesi varya.. Offf.. öyle kaset maset pehh.. CD alacaksın abi.. Müziği CD den dinleyeceksin. Sanki adam yanında söylüyor yaaa.. Hem CD eskidi miydi arabanın aynasına asarsın iki üç sene güneşe dayanıyor.””
Şimdilerde yarı dijital yarı analog plak sistemlerinin değerini o zamanlar hiç bilmiyor, çünkü şimdi bokunu yediğimiz plaklar o zamanlar eskiii.. Sanki bana kibariyenin annesi.. ıııyk.. Üstüne üstlük dalga geçiyoruz. (Pabucumun analogları) dijital sistemler yedi beynimizi. Babadan kalma plak ve kasetçalarlı kat kat deck sistem caaanım müzik setinin ön camını açmıyor plak iğnesi nedir bilmiyoruz.
Hemen alıştık CD ye.. Anında sattık kasedi.. O nun plağa yaptığını CD de ona yaptı.. Kaset namına kullandığımız tek şey kafa ayarı yaptığımız commodore 64 kasetleri. Ayrıca kaset te neymiş ki? En iyi kasetçalar 90 lık kasedi 30 saniyede başa saramıyor. Ama CD öylemi ya.. hey yavrum benim.. Bastın 3’e.. tak anında 3. Şarkı.. ordan laaaps 10 şarkı.. hele bir de bonus track diye tabir edilen eşantiyon 13. Şarkı.. hoop al yine bastasın tek hareket..
13 şarkı diyorum evet.. yanlışım yok.. O zamanlar böyle singıl dediğimiz 1-2 şarkıyla albüm telef etmece yok.. o zaman biri o koskoca CD ye 2 parca yapıp gerı kalan yuvarlağını bos bırakıp koca siidiiiyi ziyan edecek he.. Büyük israf.. Haram.. Devlet sanatçısı olsa nişanı geri alınır (Not: Devlet sanatçısı da yok o zamanlar)
Kendi kendine geri dönen kasetçalarlar, şarkı arasını atlayanlar.. Şimdi siz bilmezsiniz.. doldurma kasetler var bi nevi kasetçinin zevkine kalmış kompleyşınlar. Bazen işin ustası bi kasetçiye denk gelirsiniz o şarkı aralarını size 1-2 saniyeye indirir.. Onunla da kalmaz bindirir üst üste… Namus belasına gardaaaa Gecenin nemimiiii düşmüşşş gözleriiineeah… Zaman önemli baba.. O zamanlar böyle değil.. Zamanla yarışıyoruz.. Sürekli yarışş.. Tak ordayız, hop burda..
Ne demek 5 saniye şarkı arası.. Yok öyle fadeout-fadein e ayıracak zaman.. (fadeout ve fadein için lütfen google amcayı rahatsız edin)
Adam bi kasetçalar yapmış pioneer.. o aradaki 5 saniyeyi ileri sarıyor.. Hatta daha da iyisini yapmış o bos olan 5 s saniyeyi algılayıp sadece şarkı sonuna ve başına kadar sarabiliyor. Aksi halde butonu basılı bırakınca taaa kasedin en basına sarıp makarayı koparan cihaz vardı.
Neyse hadi gecelim cd ye ordan da bak nerelere gelicem.. CD çıktı o zamanlar Rumeli Kavağında oturuyorum. En yakın CD tedarik edebileceğim yer Beşiktaş meydanındaki kasetçiler çarşısı. (şimdilerde oraya ucube bi icat diktiler boru desen boru değil anıt desen hiç değil sadece yanından geçerken arkadaşına gösterip “bu sana girsin” demeye yarıyor..  ) CD büyük para.. Kaset te pahalı ama en azından kasetçi amcaya 5-6 kasetten toplama yaptırılabiliyor.. Veriyon listeyi kopyalıyo.. cd de kopya yok o zaman. Mp3 zaten 5-6 sene sonra ama cd writer yok bos cd diye bir olgu yok hepsi dolu… eee şimdi iyi seçmek lazım CD yi.. Bi çuval parayı 3-5 şarkıya vermeyelim.. İnceden dıptısslı olsun, Türkçe olsun belki param kalırsa bir tane de raksotekten yabancı alırım. Ne diyeceksem.. Tek tanıdığım yabancı rahmetlı maykıl ceksın. (dayım arabıstandan BAD albumunu getırmıs) Allahım beeed am beeed viyyoouu yu bed..
Bendeniz.. Evet yaa Bendeniz… Aldım lan.. Verdim parasını aldım.. 3. Albümü sanırım.. Raksotek ortakoyde.. Oraya gittim.. Orçun vardı okulda onda abisinin prodigy albümü vardı.. voodoo people dinletmişti.. Gürültü beni benden almıştı.. O zaman bana gürültüydü.. Sonrasında düzeldi.. Şimdilerde yine gürültü (yaşlandık be hacıt).. Zamanla yanına Üç beş te tarkan mustafa sandal zırt pırt attık..
Bi de bi kız vardı okulda şimdi burda bi yerlerde arkadaş listemde adını veremiycem.. (aşşalarda bi yerlerde verdi)  Kurt Cobain diye bi adam var.. Ölmüş.. Çok ağladıydı.. Öğretmen sordu- nooldu arkadaşınıza- diye kurt köpeği mi ne varmış ölmüş ona ağlıyormuş dedik..  Ses benzerliğinden dolayı fırlamalık yaptık sanıyorsunuz dimi.. Yok.. Zerre fırlamalık yok içimizde… Kız da güzel telaffuz ediyor ama ben ülke sınırları dışında MJ hariç şarkı söyleyeni bi tek senede bir eurovisionda görüyom..  Onun da aslında Türk olduğunu, söylediklerini benim anlamadığımı puanlamada anlıyorum (gıriiis nah points) … Yuuuh nereye geldik yaaa… Neyse içimde bi şekilde yer etmiş bi kulak dolgunluğu merak edip dinlemişim birkaç kez yıllar sonra bir de Nirvana cd si çarptım birinden…  Teşekkürler Demet Öztürk..
Şimdilerde telefona 100 mp3 atınca ne dinleyeceğini şaşıran ergen anlamaz beni.. Biz 5-6 cd ile gençlik yedik..  Bak şimdi nerden nereye gelmişiz… Toparlıyorum hemen..
O zamanlarda korsan kaset vardı ama yine albümler 200-300 bınler satıyordu.. İbrahım Tatlısesler Tarkanlar milyon satıyordu.. Milyon albüm… 10 lıra olsa tanesi.. 10 milyooor.. Altı sıfır (6-0) atılmamış hali  10 Trilyor..
(Not: Hadi yine iyisiniz.. O zamanlar daha 6-0 atılmamış)
Ama şimdiki paraya endekslerden o zaman cd Şimdinin 100 lirası.. bunlar bi zengın oldu bi yürüdü inanamazsın.. Süt banyoları, buzlu bademler, el yapımı ahşap oyma vibratörler.. (bu sonuncuyu ben uydurdum) Sonra korsan bı yandan, dijital müzik (mp3) bı yandan, vurdular kafasına bunların..
Dolayısıyla bu aç gözlülerin zamanında üttükleri millet bunlara cevabı napster ile verdi..
Napster’i bilmeyenler 40 yaşının üstündeyse sıkıntı yok ama 40 yaş altı napsteri bilmeyen ctrl+alt+del mi yapar ctrl+F4 mü yapar gider ergen ergen tinderda sağa sola manita mı atar bilemem.
Çok uzadı..
Sonra bunlar götü kurtarmak için icat ettiler bu fikirr ve sanat eserleri hedesini.. yoksa arkalarından gelecek nesilleri korumak, onların üretkenliğini desteklemek zerre akıllarında varsa ben de topum.. Neyse koruyabildikleri kadar korusunlar tabi. Müzikler makul fiyatlara satılsın.. Hatta çok öküzleme olacak belki ama ben yerli yapımları ya sinemada izliyor ya orijinal dvdsini alıyorum.. Son dönem çıkan sosyal medya fenomenleri (!) nin balon filmleri hariç.. Onları netten bile açmıyorum.. Açsam da sadece dinliyorum.. İzlemiyorum bile başka şeyle iştigal ediyorum yanda acık kalıyor öyle.. maksat dükkanda  bi ses bi nefes olsun.. Yabancı yapımların dandik olanları korsan olabiliyor.. Ama bi tarantinoydu, sarı mavi yeşil kırmızı mor gibi, leon gibi izle izle doymazsın filmler yine orijinal..
Du geldim geldim…  Dolayısıyla fikir ve sanat ürünlerinin korunması bu mantıkla artık pek mümkün değil gibi.
Marka versem de olmaz, vermeden de olmaz ama sürekli logoları, isimleri, fikirleri kopyalanırken görüyoruz.. Şarkılarımızın bile çoğu çalıntı.. Ya fikirler.. Geçtiğimiz senelerde Özgün reklam fikirleri diye ödül alan bir çok reklamın bile bir zaman sonra yurtdışından indiragandi olduğunu üzüntüyle gördük.
Geçtiğimiz yıl bir marka çıktı.. Sloganı da sağlamdı.. Hamburger Çocuklarına Yedirmeye Geliyoruz diye.. Kasap Döner… İddia büyük.. Slogan Sert.. Bi o kadar iddialı.. Logo tasarımı on numara.. Tarz, konsept renkler şahane.. (lezzet berbat, fiyat pahalı o ayrı) Kaliteli malzemeden, sağlıklı, lezzetli, gerçekten işin ehli kişilerin yaptığı döneri restoranda yiyecekseniz Saafi Döner ‘i öneririm.. Onun dışında bir çok mahalle ve sanayi siteleri içinde de müthiş dönerciler var..
Neyse dün Sefaköy ‘den geçiyorum E5 kenarında ALA KASAP DÖNER  diye kırmızı beyaz tabelalı bi yer açılmış.. Yaratıcılığın üst seviyesi, iyonosferi.. KASAP kelimesindeki “P” harfini kenar mahalle grafikçisi satır şeklinde yapmış. (Satırımın kenarı)
Bu grafikerliği de ayağa düşürdüler.. Ona da değinecem birkaç güne..
Yahu be kardeşim.. Logo mu bulamadın, isim mi bulamadın.. Kahveye gitsen en az 10 fikir alırsın isim için.. Berbere gitsen adam 3 tane logo çıkarır sana bi sakal tıraşında.. Yahu bir sor soruştur.. Bilmiyor olamaz, bilmemekle cezadan kurtulamazsın ey esnaf.. Bir gün işim gücüm olmazsa arabayla durup yanında soracağım işin aslını..
Espiri mi yapacaksın “keser döner, sap döner” koy bence.. Çok sempatik.. Ben şahsen ordan döner yerim..
Ala Döner koy altına da yaz sloganını dönerin alası diye .. (bu da rakı gibi oldu be)
Adını koy..  Recep Döner mesela (Recep ler falan ayaklanabilir)
Murat Döner (At, Murat tır olmaz.. At etinden mi yapıyosun derler)
Ama isim bol yani.. Köşem döner – E5 dönercisi – xy döner… uzaaar gider.. Çalmayıver…
“İsim Bulamadım Döner” yaz gelmezsem adiyim..
Çok ta uzak olmayan bir zamanda bir balıkçı abimiz bizden logo istemişti.. Hiç unutmam.. Unutamam.. Abi çok enteresan ama herkesin de gördüğünde hatırlayacağı bir logo olsun dedi..
Çizdik.. 5 tane – 10 tane- 20 tane logo çizdik..
Çizmek derken öyle Google dan bakayım ordan aşırayım efendime söyleyeyim pinterest vidi vidi.. yok..
Evet baktık.. çizilecek forma, çizilmiş modellere karar vermek için baktık..
Neyse yok aga beğendiremedik.. En son dedi ki abimiz.. Böyle bi ay.. Mavi renk..  Ayda oturan bi çocuk.. Elinde olta (kamış), balık tutsun.. Bi bacağı aşağı sarkıyor.. Ama oltanın ucunda da bizim çizdiğimiz modellerden bir balık olacak..
Şimdi en son kısmını unutun ve kafanızda canlandırın.. (sık sinemaya gidenler, animasyon film sevenler atlamasın hemen) Tek tek söylüyorum gözlerinizi kapatıp canlandırın sola bakan mavi bir ay.. (hilal) üzerinde elinde oltalı bir çocuk.. Bi ayağı sarkmış aşağı..
Bizzatta gösterdi abimiz logoyu.. Ama dediği gibi akılda kalır.. En azından abimiz şirketi açmadan zaten akıllarda yer etmiş.. Bin kere dil döktük.. Abi dedik yapma etme eyleme.. Yok arkadaş patron o.. 5-6 gün çalışmışsın.. Emeğinin de bir karşılığı var.. Müşterinin dediğini yapmazsan o parayı da alamayacaksın… İstemeye istemeye logoyu çizdik vektörel formatıyla beraber teslim ettik paramızı aldık kaçtık..
Velhasılı kelam bu sektör tek başına çalmıyor, öykünmüyor, esinlenmiyor.. Müşteri baskısı var.. Para kazanamama korkusu var.. Rekabet edememe, tutunamama korkusu var insanlarda.. Patronlar böyleyken çalışanlar daha zor durumda.. Aman müşterinin istediğini yapamazsam işsiz kalırım.. Kendi yorumumu katarsam müşteri işi reddeder.. Eee nerde kaldı özgür sanat.. Özgün model.. Özel üretim.. Yaratıcılık.. Hani nerede modelistlik.. Ülkemizdeki mobilya sektöründe bulunan modellerin %90 a yakın bir oranının yurtdışından çalıntı olduğunu biliyor musunuz?
Orada da bir hiyerarşi de var ama.. “İLK ÇALAN”
Abimiz hötöröf mobilya göndermiş iki üç tasarımcısını elinde fotoğraf makineleri ile fuara çok beğendikleri bir İtalyan tasarımını fuarda fotoğraflamış.. Ülkemizdeki kalpazanlık ve sahtecilik yasası etkisinde kalarak kendi yorumunu katmış.. (kaç mezura kadar çalabiliyorduk)
Model deli satmaya başlayınca bir bakmış zottirik mobilya da bunun modeli alıp yorumlamış kendince.. Yorumlamıştan kastım öyle büyük değişiklikler değil he.. -o püskülü oraya dikme de buraya dik koçum- Ayaklarını 1-2 cm daha yüksek yap ta altına elektrik süpürgesi rahat girsin-
Neyse hötöröf başlıyor yaygaraya… Aman benim tasarımım çalındı a dostlaaar..
E ama haklılar.. Müşteri geliyor ben bundan istiyorum bananeaa diyor..
Yoksa neden aynı paraya aynı işlevi gören orijinal telefonlar varken replika ayfon almaya…
Arz hırsızsa Talep ne yapsın.
Sevgilerimle…

15 Mart 2016 Salı

Teröre Lanet!

Ölümden korkmuyoruz ki.. Pisi pisine öldürülmekten korkuyoruz.. Kaderimizden kaçmıyoruz. Bu kanı, sütü bozuk piçler yüzünden niyazi olmaktan kaçıyoruz..

Kendimizden çok arkada kalacakları düşünüyoruz. Ben hayatıma doymadım daha.. Eşime, çocuğuma, 15 gün sonra gelecek 2 numaraya, anama, babama, kardeşime, abime, ablama, kuzenime, yeğenime, arkadaşlarıma doymadım...

Seçeneğin var deseler, kim ne derse desin bir yerde bomba patlayacaksa önce kendimi düşünürüm aga..

Egoistim ben.. Eğer varsa seçeneğim önce ben öleyim derim..
O acıyı çekmektense ben öleyim..

He Allah korusun o acı bana reva görülürse de durmam buralarda.. Giderken de müsebbiplerinden her can için bi 10 taneyi de götürürüm.. Matematik Kazanır!

Kocayım, babayım, oğulum, abiyim, kardeşim farketmez benden 1 giderse senden 10 gider..

Giden canlara Allah Rahmet Eylesin.. Kalanlara Sabırlar dilerim.. Dua ederim, umut ederim..

Ve maalesef ancak elimden bu gelir.. Keşke herkes elinden geleni, görevini tam yapabilse..

4 Mart 2016 Cuma

Hayat Zor, Çocuklar Güzel..

Baba olunca daha bi fazla korkuyorsun.. Geçmişteki hatalarını, ölümlerden dönüşlerini, yaptığın kavga, kullandığın araba, salak saçma cesaretlerinin, içinde bulunduğun ya da bulunmak zorunda olduğun ortam, tehlikeli davranışların olası kötü sonuçlarını şimdi düşünüyor ürperiyorsun..
Kendin ya da geçmişin için değil ürpertin. Çocuğun için, çocuklar için.. "Ya o riskleri o da alırsa" diye endişeleniyorsun..

İki tekerlekli bisikletle denize uçmaktan zevk alırken bugün çocuğuna kask, dizlik takmayı diretiyorsun..
Yolda haraç isteyen tinerciyi bi temiz dövmüştün ya yıllar önce.. Şimdi "aman oğlum başına gelirse ne isterse ver.. boşver giden paran olsun" diyorsun.
Terörü hiç saymıyorum bile.

Bunca derdin, telaşın arasında bir de nasıl okutacağım? nasıl yeteceğim? diye düşünerek kendini de zorluyor, bu zorluğu aşsan bile taviz verdiğin yaşam kalitenden dolayı ister istemez bu durumu çocuğa da yansıtarak sırtına zaten sistemin girişinde varsayılan değer olarak yüklenmiş bir dünya sınavın yanında bir yük te sen koyuyorsun.. Layık olabilme.. Hak edebilme.. Onların emeklerini boşa çıkarmama adına kendini helak ediyor çocuk.. Sonuç: 20 li yaşlara hatta askerlik çağına kadar akıl sağlığına defalarca kast etmiş oluyorsun yavrucağın. (sistem böyle)

Velhasılı kelam kuzenim Osman Evren Şen in de dediği gibi içinde bulunduğumuz mekan ve zamanda toplumda kadına göre daha baskın rol oynadığını düşündüğümüz bir erkek çocuğunun bile ruhi, bedeni ve vicdani olarak 30 yaşına sağlıklı bir birey olarak gelebilme ihtimali sandığımızdan çok düşük.. Hatta belki de şans eseri.. Bir de kız çocuklarını düşünün..

Kıssadan hisse.. Yol uzun.. Hayat zor.. Mutluluk değerli.. Evlendirene kadar kucağınızdan indirmeyin.. Sevgi önemli..